MAHREMİYETİN İHLALİ: TECESSÜS
MAKALE
Paylaş
12.07.2025 13:34
82 okunma
Prof. Dr. Celal Kırca

Hz. Ömer,  bir gece Medine sokaklarında gezerken bir evden gelen sesten şüphelenir ve duvardan atlayarak eve girer. Bakar  ki evde bir adam, yabancı bir kadınla içki içmektedir. Hz. Ömer, öfkeli bir eda ile “Allah düşmanı, sen Allah’a karşı isyan ederken Allah’ın seni gizleyeceğini mi zannediyorsun?” der. Suçüstü yakalanan adam, “Ömer, ben Allah’a karşı bir suç işledim, sen ise üç suç işledin, diye cevap verir ve şöyle sıralar: 1.Allah, “Ayıpları araştırmayın.[1] dedi sen araştırdın. 2. Allah, “Evlere kapılarından giriniz.” [2] dedi, sen duvardan girdin. 3.Allah, “Ey iman edenler, kendi evinizden başka evlere izin almadan ve ev halkına selam vermeden girmeyin.” [3] buyurdu, sen ise izinsiz ve  selamsız girdin. Bunun üzerine  Hz. Ömer, “Şimdi seni af edersem, siz de bir hayır var mı? (Yani sen de beni af eder, tövbe eder misin?)”  dedi. O  adam da “Evet” dedi. [4]

Anlatıldığına göre Sultan 4. Murad, zaman zaman kıyafet değiştirip halkın arasına girer, dolaşır ve  emirlerinin uygulanıp uygulanmadığını denetlermiş. Bu denetlemeleri sırasında bir köşede demlenmekte olan  Bekri Mustafa’yı görür.  O da  padişahı görünce hemen kavuğunu şişenin üzerine koyar ve onu saklar.  4. Murad, duruma vakıf olur ve sert bir bakış ve mimikleri ile  kavuğu işaret eder. Bekri Mustafa, “settar’ül uyub/  ayıpları örten” der. Sultan, elindeki tesbihi görür ve  ona “Bu nedir?” diye sorar.  Bekri  Mustafa, “cila’ul kulub/ kalpleri cilalayan” diye cevap verir. 4. Murad, “Şimdi ne yapacağız?” deyince,  Bekri Mustafa,  “gaffar’üz zünub” diyerek affını diler. Sultan da onu affeder.

Ayette zikredilen tecessüs, “araştırmak, dikkatle bakmak, gözetlemek, bir haberi iyice öğrenmek” anlamlarına gelse de  bir ahlâk terimi olarak “bir kimsenin özel durumunu merak edip öğrenmek için onun bilgisi ve rızası dışında gizlice araştırma yapmayı” ifade eder. Bu nedenle  düşmanın sırlarını öğrenip bilgi sızdıran kişiye de casus  adı verilir. Hiss kökünden türeyen “tahassüs”  kavramı da benzer bir anlama sahiptir  ve “gizli konuşmaları dinleme, kulak kabartma, bilgi toplama” gibi anlamlara gelmektedir.  Ancak tecessüs ile tahassüs arasında  bir  anlam farkı olduğu gibi, Arapçadaki kullanımı ile Türkçedeki kullanımı arasında  da bir  anlam farkı  bulunmaktadır. Zira tecessüs, gizli kalması istenen bir duruma vâkıf olmak için kötü niyetle yapılan araştırmayı; tahassüs ise bir konuda haber toplamayı ifade etmektedir.  Bu nedenle  tecessüste kendi adına casusluk yapma söz konusu olurken,  tahassüste bir başkası adına yapılan araştırma söz konusudur. Zira tahassüs, Arapça da “iyi bir haber duyup emin olma” anlamına gelmekte, Türkçe’de ise “hislenme, duygulanma” anlamlarında kullanılmaktadır. [5]

Bu nedenle İslâm, mahremiyeti ihlal ettiği ve insanların özel hayatlarına müdahale etme  anlamını taşıdığı için tecessüsü yasaklanmış, ama  tahassüse  bir yasak getirmemiştir. Nitekim Hz. Yakub’un, oğullarını zahire almak  için Mısır’a  gönderirken “Yusuf ile kardeşini (tahassüs edin) araştırın” [6] sözünde bu kelimeyi kullandığı görülmektedir. Bu nedenledir ki toplumsal düzeni sağlamak, mahremiyeti korumak ve   insanlar arasındaki ilişkilerin  bozulmasını önlemek için Kur’an’ın getirdiği yasaklar arsında tecessüs de yer almakta ve “Tecessüs etmeyiniz”  emri ile gizli yapılan  her türlü casusluk faaliyeti  yasaklanmaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber de “Ey diliyle iman edip, kalbine iman girmemiş olan kimseler! Müslümanların gıybetini yapmayın ve onların gizli hâllerini araştırmayın. Çünkü her kim onların gizli hâllerini araştırırsa Allah da onun gizli hâlini araştırır. Allah kimin gizli hâlini araştırırsa onu evinde (gizlice yaptıklarını ortaya çıkararak) bile rezil eder.” [7]  ve  “Kim bir Müslüman’ın (ayıbını) örterse, Allah da kıyamet günü onun (ayıbını) örter.” [8]  Diyerek tecessüsün kötülüğüne dikkat çekmiş ve Müslümanları bu konuda uyarma ihtiyacı hissetmiştir.

Bununla birlikte Müslüman kimliğine sahip, ama Hz. Peygamber’in ifadesiyle diliyle inandığını söylediği halde kalbiyle iman etmemiş olan nice kimselerin, bu tavsiyeye riayet etmedikleri ve insanların gizliliklerini araştırdıkları ve  yaptıkları gizli çekimler veya gizli ses kayıtları ile  şantaj yaptıkları ve bu nedenle de pek çok ailelerin parçalanmasına, hatta kimi siyasetçilerin makamlarını kaybetmelerine sebep oldukları  görülmektedir.  Bu nedenle Devlet,  kişinin özel hayatını ihlal eden her türlü  tecessüs faaliyetlerini, özellikle soyunma kabinlerine, muayene, otel ve yatak odalarına gizli kameralar  yerleştirerek çekim yapılmasını yasaklamış ve suç kapsamına dahil etmiştir.  Bununla birlikte Devlet, işlenen bir suçu ortaya çıkartıp adaleti sağlamak; tehdit, taciz, rüşvet, hırsızlık, casusluk vs. gibi suç işleyenleri tespit edilip  yakalanması için görevlilere  belli hukukî kurallar dahilinde  izin   vermiş ve  bu tür faaliyetleri  yasak kapsamına almamıştır.

Devlet, hukukî ve cezaî kurallarla bu ve benzeri suçları önlemeyi ve yapanları cezalandırmayı hedeflerken, İslâm’ın da getirdiği ahlak  kuralları ile  insanların suç işlemelerine engel olmayı hedeflediği görülmektedir. Kur’an’da yer alan Allah’ın insana şah damarından daha yakın olduğu [9] ve onu devamlı gözetlediği,[10]  bilgisinin de  bu amaca yönelik olduğu  anlaşılmaktadır. Ama gel gör ki insanoğlu, fıtratı icabı hata yapma potansiyeline sahiptir ve  bu nedenle de  çoğu zaman hata yapmaktadır. Hata yapanlar arasında  sıradan insanlar olduğu gibi peygamberler de mevcuttur. Nitekim bu gerçeği Allah Teâlâ, Hz. Adem ve Hz. Yusuf üzerinden bize hatırlatmakta ve  Hz. Yusuf’un,“Ben kendimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, Rabbimin merhamet ettikleri müstesna, hep kötülüğü emreder. Muhakkak ki Rabbim Gafûr’dur, Rahîm’dir.” [11]  Dediğini nakletmektedir. Bu nedenle de tövbe kapısını açık tutmaktadır. Hz. Adem ve eşinin de yasak meyveyi yiyip de  hata ettiklerini anladıklarında “Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, gerçekten de biz zarara uğrayanlardan oluruz” [12] diyerek Allah’tan af diledikleri anlatılmaktadır.  Dolayısı ile  verilen   bu örnekler, bize verilmiş  bir mesaj niteliği  taşımaktadır.

 


[1] Hucurat, 49/12.

[2] Bakara, 2/189.

[3] Nur, 24/27.

[4] Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul 1936, 6/4473-74.

[5] Mustafa Çağrıcı, Tecessüs, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2011,40/ 246; Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Lügat, Ankara 1970, s.1216.

[6] Yusuf 12/87.

[7] Ebu Davûd, Edeb, 40.

[8] Buhari, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 72.

[9] Kâf, 50/16.

[10] Fecr,89/14

[11] Yusuf,12/53.

[12] A’raf, 7/23.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya